2Elazig Mental Health Hospital, Elazig - Turkey
Abstract
The aim of this study was to investigate the relationship between defense mechanisms
and a history of self-harming behaviors (SHB) and suicide attempts (SA) in patients with
opioid-use disorder (OUD). The study group consisted of 100 inpatients diagnosed with
OUD. A Sociodemographic and Clinical
Data Form, Defense Style Questionnarie-40 (DSQ-40), Beck Depression Inventory (BDI),
and Beck Anxiety Inventory (BAI) were applied to all participants.
Subscale scores for passive aggression (p=0.001), somatization (p<0.001), and
immature factor (p=0.004) were higher in OUD patients with a SHB history than in
those without. The anticipation subscale score was higher in patients with SHB and no
relationship was found between other mature defense mechanisms and SHB (p=0.013).
There was no significant relationship between SHB and BAI and BDI scores.
Passive aggression (p=0.048), somatization (p=0.001), and immature factor (p=0.044)
defense mechanism subscale scores were higher in patients with a history of SA. There
was no relationship between SA history and mature defense mechanisms in OUD
patients. BDI (p=0.05) and BAI (p=0.05) scores were higher in the presence of a SA
history. In logistic regression analysis, passive aggression subscale scores and younger
age determined the history of SHB in OUD patients. A history of SA was determined by
devaluation, splitting, and rationalization scores. This study showed that immature
defense styles were used more frequently by patients with a history of SHB and SA, and
a history of SA was associated with higher anxiety and depression scores; SHB history
was used as a kind of coping mechanism and was not associated with anxiety and
depression scores in OUD. Association of a history of SHB or SA with the use of
immature defense mechanisms may require consideration of the application of
therapeutic programs that include a more effective use of mature defenses in addition to
specific pharmacotherapies for patients with OUD. Therapeutic success rates could
be increased if it is considered during planning pharmacotherapy that a history of SA is
related with high anxiety and depression scores.
2Elazığ Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi, Elazığ - Türkiye
Bu çalışmanın amacı, kendine zarar verici davranış (KZVD) ve intihar girişimi (İG) öyküsü
olan opioid kullanım bozukluğu (OKB) tanılı hastalarda savunma biçimlerinin bu
davranışlarla ilişkisini araştırmaktır. OKB tanısı almış yatarak tedavi gören 100 kişiden
çalışma grubu oluşturuldu. Çalışmaya katılan tüm katılımcılara Sosyodemografik ve Klinik
Veri Formu, Savunma Biçimleri Testi-40 (SBT-40), Beck Depresyon
Envanteri (BDE) ve Beck Anksiyete Envanteri (BAE) uygulandı. OKB ve KZVD öyküsü
olanlarda KZVD öyküsü olmayanlara göre pasif saldırganlık (p≤0.001), somatizasyon
(p<0.001) ve immatür faktör (p=0.004) alt ölçek puanları daha yüksekti. Olgun savunma
mekanizmalarından beklenti alt ölçek puanı KZVD öyküsü olanlarda, olmayanlara göre
daha yüksekken (p=0.013), diğer olgun savunma mekanizmalarıyla KZVD öyküsü
arasında ilişki bulunamadı. KZVD öyküsü ile BDE ve BAE arasında anlamlı
bir ilişki yoktu. İG öyküsü olanlarda pasif saldırganlık (p=0.048), somatizasyon
(p=0.001), immatür faktör (p=0.044) savunma mekanizmaları alt ölçek puanları daha
yüksekti. OKB tanılı hastalarda İG öyküsü ile olgun savunma mekanizmaları arasında ilişki
tespit edilemedi. İG öyküsü yüksek BDE puanı (p≤0.05) ve yüksek BAE puanı (p≤0.05)
ile ilişkiliydi. Lojistik regresyon analizinde OKB tanılı hastalarda pasif saldırganlık alt ölçek
puanı küçük yaşla birlikte KZVD öyküsünü belirledi. İG öyküsünü ise küçük yaşla birlikte
düşük idealleştirme, yansıtma, değersizleştirme, bölünme ve rasyonalizasyon puanları ile
baskılama, inkâr, disosiyasyon, bedenselleştirme ve BAE puanları belirledi.
Çalışmada OKB tanısı olup KZVD öyküsü ve İG öyküsü olan hastalarda olgun olmayan
savunma mekanizmalarının daha çok kullanıldığı, İG öyküsünün yüksek anksiyete ve
depresyon puanlarıyla ilişkili olduğu ve KZVD’ın bir çeşit baş etme mekanizması olarak
kullanılıp, anksiyete ve depresyon puanlarıyla ilişkili olmadığı gösterilmiştir. KZVD öyküsü
ve İG öyküsünün olgun olmayan savunma mekanizmalarıyla ilişkili olduğu göz önünde
bulundurularak OKB tanılı hastalarda spesifik farmakoterapinin yanısıra olgun savunma
mekanizmalarının daha etkin kullanılmasına yönelik terapötik programlar uygulanması
dikkate alınabilir. Farmakoterapi planlanırken İG öyküsünün yüksek anksiyete ve
depresyon puanlarıyla ilişkili olduğunun göz önünde tutulması tedavinin başarı
oranının artırabilir.